Oruç Aruoba
Kuzey
Mezopotamya toprakları üzerinde bulunan ve çok katmanlı bir kültürel yapıya
sahip olan Mardin kenti, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği
yapmıştır. Din, dil, kültür ve mimarı anlamında zengin bir çeşitliliğe sahip
olan bu kent, günümüzde de farklı sanat disiplinleri ve sanatçılar için daima
ilham verici olmuştur. İnsanoğlu, tarihi
boyunca yaşamak ve barınmak için çeşitli mekânlara ihtiyaç duymuştur. Fakat bu
alanlara barınmanın da ötesinde bir bakışla bir takım anlamlar da yüklemiştir.
Mardin kenti de bu anlamda, yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği
yapmış ve bu medeniyetlerin oluşturduğu anlam katmanlarıyla beslenmiştir.
Genel
anlamıyla “yerin ruhu” anlamına gelen Latince bir terim olan Genius Loci terimi
Projenin ana konusu olan Göç kavramına ele alış şeklimi belirler niteliktedir.
Aynı zamanda mimari ve tarihsel özellikleriyle hafızalarda derin izler bırakmış
yerleri tanımlamak için kullanılan bu terim, benim Mardin kenti ile kurduğum
psikocoğrafik bağları desteklemektedir. “Karşılaşma” adlı proje için ürettiğim
bu çalışmalar; hareket halinde olma, yürüme, keşfetme, yer değiştirme ve
kaybolma kavramlarından ilham alınarak ortaya çıkarılmıştır. Oruç Aruoba’nın da
dediği gibi: “Öyleyse önemli olan, bir yerde bulunmak değil, bulunduğu yerin
bilincinde olmaktır, aynı şekilde, yolda olmak değil, yürüdüğü yolun bilincinde
olmak… Yerde, yönde, yol da bilinçtir.”
Göç en yalın
tanımıyla bir kişinin kendi isteği ya da bir zorunlulukla yer değiştirmek
zorunda kalmasıdır diyebiliriz. İnsanlık tarihi boyunca politik nedenlerle,
felaketler ya da kişisel nedenler dolayısıyla insanoğlu bir yerden bir yere
hareket etmek, bulunduğu yeri terk etmek varlığını başka bir yerde
sürdürebilmek için göç etmiştir. İnsanlar bir yerden bir yere göç ettiklerinde
eğer şanslılarsa altına girebildikleri bir çatı bulabilirler. Ancak bu çatı
hiçbir zaman onların kendi evlerinin çatısı değildir. Bu çatı, o göç yolunun
bütün hafızasını taşıyan ve çatlaklarla dolu bir haritadır. Bende geçtiğim
yolların haritalarıyla benzer bulduğum bu çatı çatlaklarının sıva çizgilerini
metaforik bir anlatım bağı kurarak eşleştirdim. Bu çatlakların arasında yolunu
ve yemini bulmaya çalışan beyaz güvercinler de, uçabilecekleri kanatları olan
ancak hep köklerine ve yuvalarına dönmek istediklerinden bu haritaların
üzerinde hareket eden insanları temsil eder gibidir.
Psikocoğrafik
algı ile Mardin’i deneyimlemek, mekânlara yüklediğim kişisel anlamlarla ’yer’
in psikolojik bağlamını da kendiliğinden üretmiş oldu. Böylelikle bir kente ve
göç kavramına dair bir deneyim, yürüme
eyleminin kendisi ile iç içe geçmiş oldu. İnsanların geride bıraktıkları mekânlar,
genius loci ve benim üzerimde bıraktığı etki aracılığıyla kurduğum kişisel
bağlar da projenin temelini oluşturdu.
Gözde Yenipazarli, 2022, İzmir